Hani insanların ara sıra "buhran" dönemi diye adlandırdığımız anları olur ya...Ha işte...Tam olarak bu vaziyete zuhur etmemiş olsam da,"Öylesine..." diye başladığım bir sohbetin, birdenbire derin ve felsefi bir şekilde cereyan etmesinin hikayesini yazacağım diyebilirim.
Bu diyaloglar ortaya çıkarken ettiğimiz sohbetin bu şekilde belireceğini tahmin dahi edemezdim. Ama oluverdi işte. Mutluluk ve kelimelerin kifayetsiz kalacağı şekilde bir haz aldım ve bu sohbetin iki kişinin arasında kalmasının haksızlık olacağını ve konuştuklarımızı başka insanlarında duymasına,okumasına-artık ne derseniz-karar vermiş bulundum.
Peki,nereden çıkıverdi bu derin muhabbetin konusu derseniz.
Her şey benim delilikten dem vurmam ile başladı ve devamında olağan olanın dışında devam ediverdi.
Malum,diyalog şeklinde geçtiği için ve okuyan herkesin de sohbetimize katılabilmesi adına ne konuşuldu ise hepsini olduğu gibi aktarmayı uygun görüyorum.Umarım okurken kendinizde ufakta olsa bir parça bulabilmeniz dileklerimle...
Bu arada "--"(kısa çizgi benim konuşmalarım)
"=" ise kadim dostumun....
--Deli olan insandan herkes korkar.Oysaki ben hep sevmişimdir onları. Adamlar evrenin sırrını çözmüş çünkü. "Hayatı ciddiye aldım.E sonra bana deli dediler. Bende,vardır herhalde bu kadar adamın bir bildiği deyip. Deli oldum."
= Sonra sana deli dediler tabi.Oysaki bilemediler ki evrenin sırrını çözdüğünü...
--Sonra bizler büyüdük,geliştik.Bu kez de,hepimizi bir araya toplayıp,tedavi etmeye çalıştılar.
= Ciddiye almış mıydık ki onları?
--Sanmam. Sadece iyi birer dinleyiciydik biz. "Delilik kişilerde seyrek görülür." dedik. E koca Nietzsche bu. Yalan mı söyleyecek.Sonra okuduk tabi bol bol. Nasıl olsa vakit bol.
= Görüşlerine saygı duyduk birer birer ama hiçbir zaman katılmadık kervanına onların. Yolumuzu çizeli çok olmuştu.
-- Çetrefilli idi evet. Ama yolumuza asfalt atmak hiç aklımıza gelmemişti ki...
= Asfalta ihtiyacımız var mıydı ki? Amaç hedefe ulaşmak ise...
-- Yürümek niye ki dedik. Emekleyelim varsın bizlerde. Sonuçta hedefimiz vardı hiç değilse... Onu geçtim hadi. Bizim ağzımızı anlayacak kulaklar neden yoktu çevremizde ?
= Kapalı mikrofona konuşmak gibi kendinden başka duyan yok sesini...
-- Forrest Gump misali desene...
=Hiç sorma!
-- Şans niye gülmez oldu yüzümüze? Oysa ki iyi insanlardık biz. Ya da bizim gibiler...
= Hâlâ iyiyiz. Kim dedi kötüyüz diye...
--Çok dışa vurduk öyleyse kendimizi.
= Tabiki... Biraz içte yaşasak ne olurdu sanki. Uçlar tehlikeliydi. Biz uçları sevdik.
--E hikayenin sonunu nasıl yazacağız peki? Yani mantığımızı diyorum. Onu ne yapacağız? Atsan atılmaz,satsan satılmaz.
= Mantık,mantık olarak kabul edilene dek herkes deli değil miydi peki? Oysa delinin birinin fikriydi mantıklı olmak...
-- Yine felsefeye gebe kalmış tanıklar olduk. İlk değiliz ya hani. Hiç değilse tutar dalımız var.
= İnanç sanırım bütün mesele...
-- Fikirlere mi yoksa insanlara mı? Ya da en olmadı yaratıcı güç...
= Hayata entegre edebildiğimiz fikirlere...
-- Hani şu idrak dediğimiz kara delik... O mu yoksa? Hani şu belirsiz boyut.
= Evet o. Aydınlatmak,aydınlanmak diyorum. Zor olmamalı...
-- Bunun için yaşadığımızı iddia ediyorduk bir aralar hani...
= Karanlıktan aydınlığa çıkabilmek için şükür mekanizmasını devreye sokmak gerek ki, kara deliğin sonundaki ışığa ulaşabilelim.
--Eninde sonunda bir ışık var diyorsun. E hani belli belirsizdi.
= Olmalı diyorum daha doğrusu...
-- Işığa ulaşabilmek için acı veren ne kadar güzel olmayan var ise tatmak neyin nesi peki?
= Işığa ulaşmak o kadar kolay olmamalı ki kıymeti bilinsin. Asıl mesele de bu değil mi? Işığın yolunu bulabilmek.
-- Adem nasıl o kadar kolay ulaştı elmaya öyleyse? Halbuki o ışığın içerisindeydi.
= Belirsiz olanın peşinden gitmek istedi belki de. Kim bilir!
-- Keşfetme arzusu ağır basmaya görsün yeter ki diyorsun.
= Çizdiğin rotadaki gideceğin yolu şekillendirmek senin elinde. Tamam, "Kaderci" bir bakış açısı olabilir ama sonuç olarak başlangıç ve bitişi biz şekillendirmiyoruz.
-- Kader dediğimiz madem bizim ellerimizde, ben o kuşa uçmayı öğretmeden salıvermem.
= Sonu ışığa çıkacaksa neden yapmayasın.
-- Sonunu düşünmeden yaşayabildiğimiz gün fikirlerimiz esaretten kurtulacak ve bizler özgür kalacağız.
= Hiç tutsak olmadık ki.
-- Öyle hissettik her daim.
= Hissettiğinden çok hissettirdiklerin önemli değil mi?
-- Tutsak bırakamayız istesek de fikirlerimizi... Sadece kendi tabularımız yıkamadıklarımız.
= Asıl tutsaklıklarımız o tabuların arkasında gizli, Emin ol bundan...
-- Ne yazıktır ki her zaman kontrol altındayız. Hayat bir iplik ve bizlerin gözleri de o ipliği iğne deliğinden geçiremeyecek kadar bozuk....
Sevin,sevilin ve henüz fırsatınız varken sevişin diyor ve kapatıyorum.
Okuduğunuz için teşekkürü bir borç bilirim. SAYGILARIMLA....